İslâmiyeti, câmilerde anlatıldığı gibi zannediyoruz. Bütün mesele işin ne olduğunu bilememek!
Dünyada insanın varoluşunun iki ana sebebi vardır:
1. Ölümötesi sonsuz hayatın değişik boyutlar halinde devam edecek şartlarına, biyolojik beyni en iyi şekilde değerlendirmek suretiyle hazırlanmak.
2. "Nefs"ini tanıyarak "RABB"ını bilmek ve böylece hakikatin olan ALLAH'a ermek!.
Birinci şıkkı daha önceki yayınlarda detaylı bir şekilde açıkladığımızı düşünerek bu ve bundan sonra yayınlamayı tasarladığımız iki kitapta insanın "mânevi hayatıyla" ilgili konuları izah etmeye gayret edeceğiz.
Düşünerek, sorgulayarak, araştırarak ve öğrendiklerinin gereğini tek tek yaşamında uygulayarak geçen 30 küsur yıldan sonra; edindiğim bilgileri, bulguları ve deneyimi, Rasûlullah Aleyhisselâm’a hizmetim, insanlığa borcum anlayışıyla sizlere ulaştırıyorum.
"Okur" - "yazar" bir "düşünür", olmamın dışında, hiç vasfım, ünvanım yoktur!.
Kim, bize mürşitlik, şeyhlik, hocalık, önderlik, liderlik ve bu gibi pâye yakıştırırsa, bu o kişinin kendisini aldatan zannı ve tasavvuru dolayısıyladır!... Biraz da Din ve tasavvuf konusundaki câhilliğindendir!.
Benim dinim, Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’ın Dini'dir!..
Benim mezhebim, Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’ın mezhebidir!..
Benim tarikatım, Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’ın tarikatıdır!..
Benim meşrebim, Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’ın meşrebidir inşâallah!.
Kısacası;
Ahmed Hulûsi, MUHAMMEDÎ'dir!.
Elden geldiğince "okur" - "yazar" ve "düşünürdür"!... Ve düşündüklerini, arzu edenlerle paylaşandır; işte hepsi o kadar!..
Dostlarım,
Lûtfen elinizden geldiğince hakikatı araştırınız ve yarın size hiç bir faydası olmayacak "dedi-kodu"yu "gıybeti" derhal terkediniz!.
Neyinize gerek insanların hâlleri, yaşamları!.. Siz, geleceğinize ışık tutacak fikirlerle, düşüncelerle ilgilenin!.
Biz bu dünyaya başkalarının neler yapıp neler yapmadığıyla uğraşmak ve onları yargılamak üzere gelmedik!.
Zaten hepimiz bu dünyada yaptıklarımızın cezasını tam hakkıyla göreceğiz!.. Bundan kesinlikle kuşku duymayın!.. Çünkü sistem, bir mekanizma olarak yürürlüktedir.
Herkes yaptığının sonucuna katlanacaktır!.
Öyle ise, bırakın insanların yaptıklarıyla kafanızı meşgul etmeyi!.. Başkalarının kulvarlarıyla ilgilenip yol almaktan geri kalacağınıza; kendi kulvarınızda olabildiğince ileriye gitmeye çalışın!.
Biliniz ki, İNSANLAR FİTNEDİR; yani imtihan vesilesidir!.
Onlardan Rabbinize, Melîkinize ve İlâhınıza sığının!.
Bu âyeti kerimeye çok dikkat ediniz:
"Kul;
eûzü bi'RABB'in nâs;
MELİK'in nâs,
İLÂH'in nâs,
min şerr'il vesvâsil Hannas,
elleziy yüvesvisü fiy sudûr'in nâs,
min el CİNNETİ ven NÂS !."
Hemen hepinizin bildiği "NÂS" = "İNSANLAR" sûresinin yorumuna girmeyeceğim burada elbette... Ancak, konumuzla ilgili olarak son âyetindeki çok çok önemli bir noktaya, değerli bir arkadaşım istediği için dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu sûrenin son âyetinde, hiç bir sınırlama ve ayırım yapılmaksızın şöyle uyarılmaktayız:
"Bütün görünmeyen varlıklardan; ve İNSANLARDAN sığınırım!." de... "RABB'ıma, MELİK'ime ve İLÂH'ıma!."
Tek şansımız olan şu kısacık dünya yaşamını, Hakikatı kavrayıp gereğini yaşamak ve ölümötesi boyuta hazırlanmak yerine; insanların dedi-kodusuyla harcarsak, sonuçta çok çok yazık olacaktır bize!.
"İNSANLARDAN sığınmak" demek, "onların bizim için oluşturacağı fitne yani imtihanlardan sığınmak" demektir!.
"İNSANLARIN hakikatı olan ALLAH'ı" göremeyerek, onlara kötü davranmak, hakkını yemek, dedi-kodu ve gıybetini yapmak, iftira etmek; kısacası, yüzünü çevirdiğin her mahalde ALLAH'ı değil İNSANLARI görmek, Allah'a sığınılması gereken en önemli belâdır!..
İşte "tasavvuf" çalışmaları ve terbiyesinin çok önemli bir amacı da insanı bu en büyük belâdan; perdelilikten korumaktır...
Bu yüzdendir ki "tasavvuf" en değerli konudur!..
Allah nasip ede...
Kolaylaştıra...
Muvaffak ede!..
AHMED HULÛSİ KİMDİR?
Değerli okurum;
Ahmed Hulûsi kimdir, amacı nedir; diye çok merak ediliyor...
Çok özetle anlatalım...
21 Ocak 1945 tarihinde İstanbul, Cerrahpaşa'da dünyaya gelmiş bulunan çocuğa annesi Ahmed, babası da Hulûsi adlarını koymuşlar.
13 Eylül 1963 tarihine kadar yalnızca bir yaratıcıya inanmış ve Hz. Muhammed'i dahi tanımayan bir zihniyetle yaşamış. Din konusunda her sorusuna da sen bunları sorma, sadece denileni yap, cevabıyla karşılaştığı için hep din dışı yaşamış çevresindekilere göre!.
13 Eylül 1963 günü Cuma namazına annesinin zoruyla gitmiş, babasının üç gün önce vefat etmesi dolayısıyla; camideyken içine gelen bir ilhamla da Din konusunu tüm derinlikleriyle araştırma kararı alıp, o gün namaza ve abdestsiz dolaşmamaya karar vermiştir.
Din olayını önce Diyânetin yayınladığı onbir ciltlik Sahihi Buhari tercümesini okuyarak başlatmış, sonra tüm Kütübü Sitte'yi ve Rahmetli Elmalılı'nın "Hak Dini" isimli tefsirini okuyarak sürdürmüştür. İki yıla yakın zâhir ilimleri itibariyle olabildiğince kaynakları inceledikten, yoğun riyâzatlar ve çalışmalarla tasavvufa kendini vermiş; ilk kitaplarını 1965 yılında yazdıktan sonra kendindeki açılım ve hissedişleri, 1966 yılında yazdığı TECELLİYÂT isimli kitabında yayınlamıştır. Bu kitap O'nun 21 yaşındaki bakış açısını ve değerlendirmelerini ihtiva etmesi itibariyle geçmiş yaşamı hakkında önemli bir değerlendirme kaynağıdır.1965 yılında tek başına hacca gitmiş ve hayatı boyunca kendi yolunda hep tek başına yürümüştür!.
Prensibi, "kimseye tâbi olmayın, kendi yolunuzu kendiniz çizin, Rasûlullah öğretisi ışığıyla"; olmuştur.
1970 yılında AKŞAM Gazetesinde çalışırken RUH ve ruh çağırmalar konusunu incelemeye almış ve bu konuda Türkiye'de konusunda ilk ve tek kitap olan, "RUH İNSAN CİN"i yayınlamıştır.
Kurân'daki "dumansız ateş" ve "gözeneklere nüfuz eden ateş" uyarılarının "ışınsal enerjiye" işaret ettiğini keşfetmesinden sonra; Kurân'ın işaret yollu açıklamalarını değerlendiren; bundan sonra dinsel anlatımdaki işaretlerin bilimsel karşılıklarını deşifre etmeye çalışan Ahmed Hulûsi, bu alanda ilk çalışmasını 1985 yılında "İNSAN ve SIRLARI" isimli kitabında açıklamıştır.
Daha sonraki süreçte Kurân'da kelimeler bazında yaptığı çalışmalarla, keşfettiği gerçekleri hep çağdaş bilgilerle bütünleştirmiş... Kendisini, "DİN" olayını, ALLAH adıyla işaret edilenin, tamamen entegre bir sistem ve düzeni temeline oturtarak, Hz. Muhammed aleyhisselâm'ın neyi anlatmak istediğini "OKU"maya vermiştir. Bu yolda edindiği bilgilerin bir kısmını kitapları ve internet aracılığıyla da toplumla paylaşmıştır.
İslâm Dini’ni, Kurân-ı Kerîm, Kütübü Sitte (altı önde gelen kitap) hadisleri temelinde kabul ederek inceleyen; geçmişteki ünlü tasavvuf sîmalarının çalışmalarını değerlendirerek, gereklerini yaşadıktan sonra; bunları, günümüz ilmiyle de birleştirerek değerlendiren ve mantıksal bütünlük içinde BİR SİSTEM olarak sizlere açıklayan Ahmed Hulûsi; insanların kişiliğiyle değil, düşünceleriyle ilgilenmesini istemektedir.
Çünkü, bu alanda tek örnek Hz. Muhammed'tir!
Basit beyinler yaşamlarını, kişilikle ve doğal sonucu olarak dedikodu ve gıybetle tüketirlerken; gelişmiş beyinler ise fikirlerle ve düşünce dünyasının verileriyle ömürlerini değerlendirirler!.
Bu nedenledir ki, Ahmed Hulûsi kendisini ön plana çıkartmamakta; kitaplarına 46 yıla yakın zamandır “soyadını” koymamaktadır; insanların şu veya bu şekilde çevresinde bir halka oluşturmaması için... Bugün dahi, görüştüğü çok az sayıda insan vardır. Bu yüzden aşırı boyutlarda tepki almasına rağmen ısrarla bu konuda bu tutumunu sürdürmektedir.
Anadolu'nun beş-altı yerinde, kişilerin kendilerini "Ahmed Hulûsi benim" şeklinde tanıtıp, çevrelerine insanlar toplayıp, onlardan maddi menfaat toplama olayını duyunca da, kitaplara resim koymak zorunda kalmış, böylece bu sahtekârlığı önlemiştir.
Sürekli sarı basın kartı sahibi, gazeteci Ahmed Hulûsi, bu alan dışında profesyonel olarak hiç bir işle meşgul olmamış; hiçbir teşkilât, dernek, parti, cemâat üyesi olmamıştır. Bütün yaşamı, çağdaş bilimler-İslâm-Tasavvuf araştırmalarıyla devam etmiş; kitap ve yazıları ile sesli sohpetlerinin tamamını internet üzerinden okuyucularına ücretsiz ve tam metin olarak indirilebilir şeklinde yayınlamış İLK yazardır. Tüm düşünce ve bakış açılarıyla beklentisiz olarak apaçık ortadadır!
28 Şubat öncesi şartlar dolayısıyla, eşi Cemile ile önce Londra'da bir yıl yaşayan Ahmed Hulûsi daha sonra da Amerika'ya yerleşmiş ve hâlen orada yaşamını sürdürmektedir.
Mevcut bilgileri ışığında, tamamen insanlardan uzak kendi "köy"ünde yaşamayı tercih edip; herkese, orijinal kaynaklara göre Rasûlullahı ve Kurân'ı aracısız olarak yeniden değerlendirmeyi tavsiye etmektedir!.
Zira, Hz. Muhammed'in açıkladığı SİSTEME göre, "DİN ADAMI" diye bir sınıf asla söz konusu değildir!.. Her ferd direkt olarak Allah Rasûlunu muhatap alıp O'na göre yaşamına yön vermek zorundadır!.. Tâbi olunması zorunlu tek kişi ALLAH Rasûlü MUHAMMED MUSTAFA aleyhisselâm'dır. Onun dışındaki tüm kişiler istişari mahiyetteki kişilerdir ve yorumları kimseyi bağlamaz.
Herkes yalnızca Allah Rasûlü ve KURÂN bildirilerinden mesûldür!.. Bunun dışında kalan tüm veriler kişilerin göresel yorumlarıdır ve kimseyi BAĞLAMAZ!
İşte bu bakışı dolayısıyla da Ahmed Hulûsi insanların kendi çevresinde toplanmasını veya kendisine tâbi olmasını kesinlikle istememektedir. Anlattıklarının sorgulanmasını, araştırılmasını tavsiye etmektedir. Bana inanmayın, yazdıklarımın doğruluğunu araştırın; demektedir!.. Bu yüzden de insanlardan uzak yaşamayı tercih etmektedir.
Bu bakışı dolayısıyladır ki, Ahmed Hulûsi’nin ne bir tarikatı vardır, ne bir cemiyeti ve ne de herhangi bir isimle anılan topluluğu!
Ahmed Hulûsi, çeşitli çevrelerce kendisine yakıştırılan her türlü pâye, ünvan ve etiketlerden beridir! O, sadece Allah kuludur!
Kimseden maddi veya siyasî, ya da manevî bir beklentisi olmayıp, yalnızca kulluk ve bir insanlık borcu olarak bilgilerinin bir kısmını sizlerle paylaşmaktadır.
Ahmed Hulûsi, yalnızca...
Düşünebilen beyinlerle düşüncelerini paylaşmaya çalışan bir düşünürdür!.
Hepsi, bundan ibaret!
Hiç bir yazılı, sesli veya görüntülü eserinin TELİF HAKKI OLMAYAN yazarın eserleri, pek çok değerlendiren tarafından orijinaline uygun olarak bastırılıp karşılıksız olarak çevrelerine dağıtılmaktadır... Bugün milyonlarca ailenin evinde Ahmed Hulûsi imzalı eserin varolması, onun için yeterli şereftir.
Saygılarımla,
© 2023 Radyo Yansımalar